Doğukan İşler’in yeni öykü kitabı Dervişin Kulağı, ele aldığı meseleler, karşı karşıya getirdiği kavramlar ve merkezine aldığı ironik dünyalarla dikkat çeken bir kitap. Birçok açıdan İşler’in daha önce yayımlanan metinlerinde tercih ettiği/geliştirdiği öykü dünyasına referans veren, kaynakları ve özerk dünyasıyla dikkat çeken kitap, sorgulamaları, olayları hikâyeleştirme tekniği ve ayrıksı anlatı evreniyle farklı bir yerde durur.
Doğukan İşler, Dervişin Kulağı’nda öncelikle “gerçek” ile “gerçeklik” arasındaki ilişkiye dikkat çeker. Bu iki kavramın aynı anlama gelmediklerini, birbirlerinden çok farklı değerler taşıdığını açıkça ortaya koyan öykülerde, alışılmışın ötesinde sorgulamalar yer alır. Gerçekliğin bir duruma, gerçeğin ise hakikate vurgu yaptığı fikri üzerinden gelişen öyküler, aynı zamanda kurmaca dünyanın yapısına dair de birtakım denemeleri içerisinde barındırır. Nihayetinde ortada sürekli deneyen, yeni şeyler denemekten geri durmayan bir yazar söz konusudur.
Bir bütünlük içermesi ve her bir öykünün benzer ve birbirine paralel dünyalar üzerinden hareket etmesi Dervişin Kulağı’nı özel kılan bir diğer mesele olarak görülebilir. Metinlerdeki bütünsellik, her bir öykünün bir noktada ortak/benzer bir dünyaya atıf yapması, İşler’in öykü dünyası çerçevesinde oldukça anlamlıdır. Bu noktada her bir öykünün/metnin hem kendi dinamiği ile hareket ettiğini, hem de nihayetinde ortaya bir bütün çıkardığını söylemek mümkündür. Bu yönüyle kitabın parçalar üzerinden bir bütün inşa ettiği, bunun da paralellik, eş güdümlülük fikri ile geliştiği ifade edilebilir.
Dervişin Kulağı’nda yer alan karakterlerin hemen her zaman bir yolculuk içerisinde olmaları, hep bir hareketliliğin parçası olmaları da üzerine konuşulabilecek bir diğer konuolarak nitelenebilir. “Perde”, “Dervişin Kulağı”, “Bir Öykü Yazıyorum”, “Kırk” gibi birçok öyküde karakterlerin hep bir devinim içerisinde oldukları, onlardaki bu haraketliliğin metinleri de beraberinde sürüklediği söylenebilir. Şeyhler, dervişler, müritler, kediler ve öteki varlıklar… Bu sürekli devinim hâli, öyküleri diri tutması bakımından oldukça kıymetlidir. Öyle ki bir noktada İşler’in öykü karakterlerinin hep bir hareketlilik fikri üzerinden hareket ettikleri, onlarda durağanlığa yer olmadığı göze çarpar. Kimse bir âna odaklanmaz, hep bir olaylar silsilesinin peşinden gider. Bu da bir önceki paragrafta belirtildiği gibi bir bütünlük fikri üzerinden hareket edildiğini görünür kılar.
Doğukan İşler’in yeni öykü kitabı Dervişin Kulağı, okura bütünlüklü bir dünya vadeden, hemen her şeyin bir gerçeklik fikri üzerinden değerlendirildiği/şekillendiği bir metin. Okura sunduğu öykülerde birçok farklı konuya dikkat çeken, inşa ettiği hareketli/devinimle dünya ile farklı bir yerde duran İşler, sık sık başvurduğu epigraflarlabaşka yazarlara/şairlere/filozoflara selam yollamaktan da geri durmaz. Bu çerçevede Mevlâna, İlhan Berk, Tristan Tzara gibi birçok isim ön plana çıkar. Söz konusu tüm bu isimlerin dünya edebiyat tarihi bağlamındaki yerleri gözetildiğinde İşler’in nasıl bir düşünce ile hareket ettiği de görülebilir.