Suat Derviş’ten İki Uzun Öykü: Sen Benim Babam Değilsin

Suat Derviş’in iki uzun öyküsünü bir araya getiren “Sen Benim Babam Değilsin” geçtiğimiz günlerde İthaki Yayınları tarafından okurla buluşturuldu.

20. yüzyıl Türk edebiyatının kendisine özgü yazarlarından biri olarak dikkat çeken, gerek döneminde gerekse daha sonrasında sıkça tartışılan ikonik isimlerden biri olan Suat Derviş, kaleme aldığı romanlarla özel bir isimdir. Fosforlu CevriyeŞoför MustafaAksaray’da Bir Perihan gibi romanlarında yaşadığı döneme ışık tutan, kendi dönemine eleştirel bir şekilde yaklaşan Suat Derviş, bu tutumunu sadece roman ve öykülerinde değil, aynı zamanda gazete yazılarında da paylaşmıştır. Kurmaca yazarlığının ötesinde, aynı zamanda bir gazeteci olarak da dikkat çeken Suat Derviş, hayatını daima yazarak kazanmış, bu tutumuyla da bir döneme damgasını vurmuştur. Hayatı boyunca birçok metni gazete ve dergilerde kalmış, bir araya getirilememiş, unutulmuş bir yazar olan Suat Derviş’in yazıları, kimi roman ve öyküleri bu nedenle hâlâ bir yerlerde duruyor, okur karşısına çıkmayı bekliyor.

Suat Derviş’in yine uzun yıllar gazetelerde kalan iki uzun öyküsü geçtiğimiz günlerde yayımlandı. “Sen Benim Babam Değilsin” ve “Baba-Oğul” isimli bu iki uzun öykü, 1936 ve 1938 yıllarında kaleme alınmış. Merkezinde aşk konusunun yer aldığı, tıpkı diğer Suat Derviş metinlerinde olduğu gibi aşkın ne derece sarsıcı bir konu olduğunu vurgulayan bu öyküler, bu yönüyle tipik birer Derviş anlatısı olarak görülebilir.

Arka planında Millî Mücadele döneminin yoğun bir şekilde yaşandığı “Sen Benim Babam Değilsin” ve “Baba-Oğul”, aşka, memlekete, hayatta kalma arzusuna dair birer sorgulama olarak görülebilir. Merkezinde yer alan karakterlerin birçok şeyi sorguladığı bu iki uzun öykü, aynı zamanda kişinin karakterini belirleyen temel dürtülere dair yaptığı göndermelerle de dikkat çeker. En umulmadık zamanlarda dahi aşkın ne derece sarsıcı bir konu olduğunu vurgulayan öyküler, bu yönüyle Suat Derviş edebiyatının da ne derece diri bir bağlam üzerinden hareket ettiğini gösterir. Bir yandan aşkın kendisine özgü bir denklemi olduğunu vurgulayan öyküler, öteki yandan bu denklemin zaman ve mekânı aşan, özgün bir ruha sahip olduğunu vurgular.

Kitabın hemen başında “Sen Benim Babam Değilsin’in İzinde: Ana Babalığın Yitimi” başlıklı yazısı yer alan Şeniz Baş, Suat Derviş’in kurgusal metinlerinde ailenin ne derece önemli bir unsur olduğuna dikkat çeker. Bu uzun öyküde Suat Derviş’in aile meselesine nasıl yaklaştığını, annelik ve babalık hukukunun onda nasıl işlediğine dikkat çeken Baş, öykü karakterlerinin kendilerinin ve birbirlerinin bakış açılarından gösterildiğini, böylelikle onlar hakkındaki kararın okura bırakıldığını dile getirir.

Suat Derviş’in yaklaşık olarak 80 yıllık bir aranın ardından yeniden okurla buluşan iki öyküsü, geçtiğimiz günlerde Sen Benim Babam Değilsin başlığı altında yeniden yayımlandı. Suat Derviş edebiyatına dair yeni katkılar olarak ön plana çıkan bu metin, yazarın daha nice metninin hâlâ okurla buluşmayı beklediğini de gösteriyor.

Scroll to Top